Şemsiyeleri atma zamanı
Es-Selam.
Evet. Bugün. Konumuz şemsiyeler ve yağmur.
Çok düşünemedim aslında düşünülecek bir durum yok. Mesele belli. İdrak edemediğim için sadece aklımda olanları şöyle bir karalamak istedim.
Öncelikle Şemsiye.
Bilirsiniz ki Şemsiye adından da anlaşılacağı üzere güneşten korunmak niyetiyle kullanılan bir üründür. Yani dünyada nasıl bilmiyorum ama bizim topraklarımızda tâ aşağılara inersek şöyle Suriye,Mısır aşağılara doğru. Şemsiyenin güneşli havalarda gölgelik niyetiyle kullanıldığını biliriz daha doğrusu öğreniriz. Bu bilgiyi sanırım ilkokulda Hocamız anlatmıştı ve çok şaşırmıştım. Şaşırmıştım çünkü şemsiye nasıl şemsiye değil. Ona şaşırmıştım. Bu bilgiyi öğrendikten bir süre sonra bir ikindi vakti okuldan eve dönerken ya da başka bir yerden eve dönerken Camiye giden bir amcanın Şemsiye ile yürüdüğünü görmüştüm. Üstelik hava güneşliydi ve ben öğrendiğim o bilgiyi kanlı canlı görmüşüm. Yani Şemsiye aslında bir gölgelik aletiydi. Ve amca elinde gölgelik ile yürüyordu.
Sonralıkla Yağmur...
Yağmur... Peygamber Efendimizin Yağmur yağdığında başını gökyüzüne kaldırıp da yüzüne damlaların düştüğü/ değdiği/okşadığı yağmur. Şairin yağmur* deyişi. Topraklarımızda yağmura karşı üretilen bir ürün yok. Evet yağmurluk var ama o da yağmurluk yani yüzünü kaldırdığında damlaların alnına, gözlerine, dudaklarına değmesine mani değil. Yağmurluk hangi milletin icadı bilmem. Ama bu topraklarda yağmurdan kaçılmaz. Eğer kaçarsan doluya tutulabilirsin. Atalarımız öyle söylemiş. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk demiş. Ben bilmem onlar demiş.
Peygamber Efendimiz'in onun (yağmurun) ahdi daha taze dediği. Bakın burası çok derin. Ben yüzme bilmiyorum.
Eskisinde Ben.
Ben eskiden şemsiye kullanmazdım. Ne güzel özellikmiş. Hiç sevmezdim şemsiye tutmayı. Yağmur ıslatmalıydı bizi.
Şimdisinde Hilal.
Artık şemsiye kullanıyorum. Neden bilmiyorum yağmurdan korkmuyorum aslında. Islanmak korkutuyor mu onu da bilmiyorum. Belki sudan çıkmış balık olmak korkutuyor, hoşuma gitmiyor olabilir. Fakat yağmur ıslatmalı değil midir? Şemsiyeleri atma vakti.
Genel olarak,
Yağmurun ahdi meselesini bilmiyorum. Ama şunu söylemek isterim. Bugün twitterda sürekli önüme çıkan bir fotoğraf vardı. Çiçekli elbise giyinen hamile bir kadının karnına, bebeğine sarılmış fotoğrafı. Herkes üstüne yorumlar yapmıştı. Bir yorum vardı. Çok hoşuma gitti. Şahsen ben de bir bebeğin, yeni bir insanın başka bir insanın içinde yeşermesi, var olması, hayat bulması meselesine hayret ediyorum. Hoş hayret etmeyen varsa da ne bileyim yani. Bu hayretle bakardım. Nasıl oluyor. Düşünün bir kadının içinden yeni bir insan çıkıyor. Bir hanımefendi şu yorumu yapmış. Bir insanın ruhundan yeni bir ruh çıkıyor deyip hayretini yazmış. Olaya neden hiç ruh gözüyle bakmamışım. Bu da benim cehaletim olsun. Ama düşünün iki ruhun birleşiminden ortaya çok başka bir ruh çıkıyor. İşte bu bebeklere bakınca da aklıma gelir öyle. Allah ile ahdi çok taze. Kim bilir neler gördü? Neler bildi? Diye.
Ahdi taze olanların kokusu da güzel olur. Yağmur yağdığında toprak kokar. Topraktır insanın özü. Bebek doğduğunda cennet kokar derler. E orası da ata toprağı değil mi? Bir şair öyle demiş ya. Ama bulamadım şiiri. Bulursam birgün yazarım inşallah.
Öyle işte.
Hayırlı Ramazanlar.
*Nurullah Genç/ Yağmur Naatı
Yorumlar
Yorum Gönder