Meydandayım.

Merhabalar Sevgili Kendim, 

Neden merhaba(lar) çünkü içimdeki çokluk bitmiyor o çokluklar beni ne bir yere sığdırabiliyor ne de sığındırabiliyor. 

Konu da bu değildi aslında yani ben böyle giriş yapmak üzere yazmak istemedim. Terziye geldim Terzi Abi bugün gelmezsen yarın da gelme gibi bir şey imâ etti :) öyle demedi de yarın olmayabilirim burada sen en iyisi akşama kadar gel dedi. Ben de abi yarım saate geleyim dedim. O da tamam dedi. Meydandayım. Yani ilçelerin çarşı meydanındayım ve öylece oturuyorum. Yapabilecek en iyi şeyin ne olduğunu düşündüm. Sonra dedim yazı yazayım tam şimdi.

Oturdum. Bankta kuşlardan temiz kalabilmiş bir köşe buldum. Kuşlar da gitmiş bu arada. Galiba biri arabanın altında ezilmiş öylece yerde cansız bir şekilde yatıyor bir anda görünce üzüldüm. Kuşlara hep hayrandır insan kedileri hep sever ama ölüleriyle karşılaşınca ne kadar bomboş gelir ve o da kuş değilmiş gibi ve oradan uzaklaşmak istercesine kaçar. Belki üzüntüden kaçar belki tiksinir bilemeyiz. Kuşlarda kaçmış galiba bilemiyorum. Bir kuş can vermiş, canını vermiş nasıl oldu acaba?

Meydandayım. Durdum. Telefondan başımı kaldırdım telefona bakmak gelmedi içimden, içimde almıyor sanki artık. Okuyacak bir şey aradım baktım yok. Koskoca telefonda okuyacak bir şey yok. 

Kafamı kaldırdım. İnsanlara baktım. Sabit dururken hareket eden insanlarla hareketi düşündüm. Oturanlara baktım onlarda sabit değildi sürekli bir hareket hali vardı. 

Sonra dükkanlara baktım. Burda bir şeyler yesem güzel olur diye düşündüm ama evdeki yemeklere haksızlık olur diye vazgeçtim birde düşününce artık dışarıda bir şeyler yemek çok zor, temiz mi kim yaptı bunu şimdi diye düşünmeden edemiyorsun. 

Tam yazı yazarken ara verdim bir çocuk poşette biriktirdiği 10 krş 25 krş'larını bir anda poşeti açmak isterken dağıttı. Şoka girdi bir an. Nasıl toplayacağını düşündü. İlkten bakıp kafamı tekrar yazıya çevirdim ama gözümle gördüğüm uzağa düşmüş paralara dikkat etmedi, görmedi yani hep gördüklerini almaya çalışıyordu, kalktım gördüklerimi alıp verdim. Hala yüzünde şaşkınlık ifadesi vardı. Ne üzülmüş ne sevinmişti. Dağılırken de yüzündeki ifade aynıydı topladığında da aynıydı. Çocuk olmak böyle miydi acaba o aynılık. Gidene de aynı tepkiyi verebilmek gelene de aynı tepkiyi verebilmek. Tepkisizlik değil elbette ama çocuk olmak işte. Ne bileyim. Abartmaya da gerek yok başka çocuk olsa ağlardı. Toplayınca da ağlardı aslında. Ne bileyim. Bu çocuğun yanında kimse yoktu. Yani annesi kardeşiyle ilgiliydi sanırım bilmiyorum ya da dağılan çok para değildi diye umursamadı. Ama çocuk için önemliydi ve çocuk o paraları tek başına toplamak zorunda olduğu için ağlayamadı bile belki de ya da durup üzülemedi bile. Ay çocuk durup dururken niye şimdi iş çıkarttın. 

Neyse meydandayım.  Sürekli anneler geliyor, oturuyor, gidiyor. Sürekli çocuklarını bir şeylere ikna ediyorlar. Sürekli konuşuyorlar, çocuklar sürekli hareket halinde anneler hep yetişme derdinde.

Kuşlara yem vermeye başladılar ve hepsi geldi. Kuşlar da şu canının kıymetini bilmiyor vesselam. 

Terzi abi yapmıştır bence. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"güvendiğimiz dağlara kar yağmış değil."

beklentisiz bir bekleyiş

Siyah Pelerinli Bir Adam- Necip Fazıl Kısakürek