"güvendiğimiz dağlara kar yağmış değil."

Merhaba kendim,
Bu yazıyı da yazmak pek içimden gelmiyor ama yazmak zihni köhneleştirmekten kurtarıyor. Bugünü de yine bir şeylerin keşfiyle geçirdik.
Bugün olgunlaştığımı ve olgunlaşmak için bu yaşıma kadar beklemem gerektiğini hissettim. Olgunlaşma burada tabi ki sadece zamansal bir durum. Bu yaşa kadar olan süre içinde bir olgunlaşma, bundan 10 yıl sonra farklı bir olgunluk zamanı gelip çatacak belki de. Fakat 20'li yaşların başında sahip olmam gereken bazı hasletlerin bazı duyguların bazı değer biçişlerin bazı farkındalıkların 20'li yaşların sonunda fark etmem, üzz'medi, üzmedi aslında da "niye geç kaldın" dedim kendime. Aslında bu da yanlış olur. Sonuçta bir nasip var bir kader var O'na iman ediyoruz. Bugün otobüste şoför abi bir tane yolcuya "zararın neresinden dönersen kârdır" dedi. O kadar inanarak söyledi ki bunu. Gönlünden geldiğini gönlüme değince anladım. Zararın neresinden dönersek kârmış. Zararda olduğumuz ve belki zararda olduğumuzu bize düşündüren durumların içinde kaldık fakat o durumlar da bizi biz yapmadı diyemeyiz. "Beni ben yapan" bu cümle kulağa pek hoş gelmiyor fakat kişisel hayat yolculuğumuzda başladığımız noktadan geldiğimiz noktaya kadar geçen süreçte sadece artılar değil eksiler de var. Ve bazen eksiler artılardan daha artı olabiliyor. Ruh halimle ilgili pek detay vermek istemiyorum ama bugün şunu düşündüm. Her ne olursan ol gözünde kimseyi büyütme, kendine kendi ruhuna yatırım yap. O bunu demiş şu bunu büyütmüş inan bunlar geliyor ve geçiyor. Sen sana yakışanı yap. Hayatı olabildiğince hisset.
Mesele bugün twitterda gözümde büyüttüğüm mü demeliyim yoksa sözünün değerli saydığım mı diyeyim, o insanların aslında öyle olmadığını fark ettim. Ve yazdıklarının hiçbir önemi kalmadı benim için. Şimdi ne alaka diyebiliriz. Hayat da böyle değil mi? Gönlümüzde büyük yer açtığımız gözümüzde büyüttüğümüz insanların aslında öyle olmadığını fark ediyoruz. Evet yine seviyoruz fakat insan şunu düşünmeden edemiyor ben kendimi şimdi bu hikayede nereye koyacağım ve neden kendime bunu yaptım. Neden kendimi değersizleştirdim. Neyse aslında şunu söylemek istiyorum. İnsan en çok kendi halini dert etmeli en çok kendine çeki düzen vermeli ve en çok kendine yatırım yapmalı. Bu kendilik bencillik değil asla bilakis bencil olmamak için bir savaşma sanatı.
Aslında hem duygusal hem hissi birçok mesele vardı kafamda ama anlatmak istemem. İnsan en çok kendi sırlarını tutmalı. Değil mi ?

he evet şöyle özetleyebiliriz bence bu duyguları hem dışarıya karşı hem içeriye karşı.

"Hayal kurmakla başım hiç hoş değildir. Gelecekten beklediği nelerse onları kafada keyfince şekillendirip sonra onlara uymayan durumlarla karşılaşınca hayalleri yıkılan kimselerden değilim. Güvendiğim dağlara kar falan yağmış değil. Derinden bir düşkırıklığı benimkisi. Geçen her gecenin leyle-i kadr, karşılaştığım her kişinin Hızır olmadığını anladığım zaman kırılıyorum. Böylece kırılan bir düş haline dönüştüğümü görüyorum. Evet, bizzat kendim bir düşkırıklığıyım, kırık bir rüyayım ben. Ve hepimiz öyleyiz."

Tahrir Vazifeleri /İsmet Özel

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

beklentisiz bir bekleyiş

Siyah Pelerinli Bir Adam- Necip Fazıl Kısakürek