Gılgamış
Es-Selam.
Bugün Gılgamış öldü.
Ölümün bir yok oluş değil bir var oluş olduğunu anladı mı acaba?
Ben anladım mı acaba Gılgamış'ın destanı neyi anlattı. Çok Tanrı vardı kafam almadı, çok veremedim Gılgamış'ın Tanrılarına kendimi.
Gılgamış Destanı
Süleyman Peygamber
Faust
Bir Yusuf Masalı
bunlar birlikte döndü zihnimde bugün.
Gılgamış en sevdiği arkadaşını kaybedince ölümsüz olmak istedi oysa arkadaşı ölmemiş miydi? Ölümsüz olmak için uyanık kalamadı yenildi ölümün kardeşi olan uykuya. Yalnız denizlerin dibindeki dikenli ot gençlik verecekti ona. Otu aldı. Ellerini kanattı. Fakat bir yılan yuttu otu. Gılgamış öldü.
Aklıma Lokman Hekim'in bulduğu inanılan ölümsüzlük iksiri geldi o hikayenin sonunda da iksir kaybolur.
Sonra bir sürü Tanrısı vardı Gılgamış'ın acaba dedim bunlar Melek midir İfrit mi? Bizim görev verildiğine inandığımız bütün melekler onların Tanrısı mıydı? Ya da Süleyman Peygamber gibi acaba bir zamanlar insanlar cinler ile görünür bir alemde miydi? Ya da İbrahim Peygamber gibi fakat o çizgiye gelemeden Tanrı arayışlarını mı çoğaltmışlardı, düşündüm bunları, bir zamanlar dünya dinozorlarla nasıldı? İnsanların yaşaması için dinozorların ölmesi gerekiyordu. Gılgamış Gılgamış olabilmek ve bir destan yazabilmek için savaşmak zorundaydı. Savaş dünyanın en başından beri var olagelmiş. İnsan ilk savaşı nefsine karşı vererek başlamış. Burası dünya burası savaş meydanı. Gılgamış yazdı destanı. İsmet Özel Tahrir Vazifeleri kitabında "dil" üzerinde duruyor. İnsanın dili, hayvanların dili... dil, anlatmak istemi insanı insan yapan bir vasıf sürekli anlatıyoruz sürekli sürekli bakın ben de anlattım şimdi.
Yorumlar
Yorum Gönder