Özgürlük ve Mahalle Baskısı

 Es-Selam.

Özgürlük üzerine bazı mülahazalar.

Bugün öğrencilerle sohbet yaptık. Konumuz "özgürlük" idi. Düşünürken düşünürken buraya da bir şeyler karalamak istedim. Sanırım özgürlüğün tanımını daha yeni buldum yahut kavramaya başladım. Çünkü buldum demek yanlış olabilir. 

Evvela soru sorarak başlayalım.

Özgürlük nedir? 

Bu soruya herkesin vereceği cevaplar vardır elbet (kendince). Herkesin hem kendine göre hem de genel geçer kabul ettiği bir özgürlük tanımı vardır diye düşünüyorum. O hepimizin de bildiği "başkasının özgürlüğünün başladığı yerde benim özgürlüğüm biter" bize lise zamanlarında bu tanım öğretilmişti. Evrensel bir tanım mı? Evet diyelim çoğunlukla insanlar böyle düşünmektedir. Herkes istediğini yapmakta özgürdür. Çünkü bana dokunmayacaksa bin yaşasındır. Bana saygı duyduğu sürece ben de ona saygı duyarım. Gibi. 

Bir öğrencim dedi ki ben bu tanımı kabul etmiyorum. Doğru hatırlıyorsam eğer cümleyi çevirerek tekrar kurdu. "Başkasını kısıtladığım yerde benim özgürlüğüm biter" dedi. Oysa aynı cümleyi kurmuştu sadece önermeyi döndürdü. Evet mantık ve önermeler önemlidir. Bazı zihinler bazen böyle algılar.

Biz özgürlük nedir? diye konuşurken o çok klişe sözü söyleyip "Evrensel doğrular" var mıdır? Sorusunu düşünmeye başladık. Tabi düşünmeye başladık diyorum fakat biraz anlattığım ders oldu? 

Şimdi kendimce ben de dün bu kavramları düşündüm. Özgülük nedir? Evrensel doğrular bizi ne kadar bağlar? Öğrencilerden çok güzel şeyler çıktı fakat oralara çok dalmadan kendi düşüncemden bahsetmek isterim.

"Bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde benim özgürlüğüm biter" Doğru mudur? 

Kısmen. Doğru diyebiliriz fakat kapsayıcılığı yoktur. Evrensel midir?

Evrensel olmalı mıdır?

Konumuz burada bir kilidini açıyor. Evrensel doğrular dediğimiz şeyleri kim belirliyor. Evren mi? Hayır. İnsan mı? Evet. Hangi insanlar. Başka insanlar. İnsanların içinde ortak bir ahlak/doğru yasası var mıdır? Vardır./Yoktur. Varsa referansı neresi. Yoksa zaten yoktur. 

Şimdi insanların içindeki referans mühim benim için bizim için. Evrensel doğruların referans aldığı insanları referans almak zorunda mıyım? Hayır.

O zaman Özgürlük yahut başka bir değeri konuşacaksam eğer ortaya evrensel yargıları mı alırım. Yoksa Vahyi mi? Ben Müslüman olarak elbette vahyi esas almak zorundayım. 

O zaman benim özgürlüğüm ayrı toplumun özgürlüğü ayrı olarak değerlendirilmek zorunda. Ben Müslüman olduğuma şehadet getirdiğimde artık bir topluma dahil olduğumu ve özgürlüğümü o toplum içinde yaşamam gerektiğini bilmek zorundayım. Camii diniyiz. Mabetlerimiz toplanma yeri olarak geçiyor. Ve günde beş vakit her gün yeniden toplanıyoruz ahdimizi tazeleyip yeniden dağılıyoruz. Ahdimizi tazelerken birbirimize karşı elimizden dilimizden emin olduğumuzu tekrar tekrar ve tekrar hatırlayıp, hatırlatıyoruz. Hal böyle olduğunda içki içen, zina eden bir Müslümana "Sen Özgürsün" demem benim toplanmamıza ve ahdimize ihanet ettiğim anlamına gelmez mi? Zira o içki içmekte özgürken içkili bir şekilde bana zarar verebileceği ihtimali dahilinde özgür değildir. O zaman hem özgür hem özgür olamaması düşünülemez. Yine zina etmek istediğinde zinanın sonucu olacak olan bebeği bu durumdan korumak zorundayım. Zira o bebeğin de bir özgürlüğü varsa eğer -ki olacak. Onun özgür olduğu yerde başka birinin özgürlüğü bitecekse yahut kısıtlanacaksa o zaman iki özgürlük bir arada bulunabilir mi? Zina yapmak isteyen kişinin fiilinin sonucuna yalnızca kendisini katlanmadığını alkol alan kişinin de sarhoşluğunun sonucunun sadece kendisine mâl olmayacağını biliyor olmak beni özgürleştirmektense aksine sorumlu tutuyor. Ben de sorumlu olmak değil özgür olmak isterim o zaman demek ki herkes özgürlüğü ve sorumluluğu ile birbirine görünmez iplerle bağlı durumda. 

Aslında özgürlüğü; elimde imkanım olduğu halde vazgeçebilme hakkına sahip olabilmek ve başkasının irade gösterdiği şeye ben de irade göstererek kendi hakkımdan feraget etmek yeri geldiğinde karşımdakini bile hakkından feraget ettirmek olarak algılayabilir miyiz? Neden olmasın. Yani somut örnek. Yurtta kalan bir grup arkadaş kurallar dahilinde olmayan bir saatte uyumayı tercih ettiğinde/irade gösterdiğinde ben konuşmak ve ses yapmak hakkına sahipken onun iradesi karşısında irade gösterip sessiz kalmayı tercih ediyorsam o zaman bu beni "insan" olmaya biraz daha yaklaştırmaz mı? 

Özgürlük dediğimiz şey insan olmaya biraz daha yaklaşmak mıdır? Belki.

İşte burada zamanında çokça eleştirilip şimdilerde ortadan iyice kaybolan "mahalle baskısı" meselesine gelecek olursak. Aslında mahalle baskısı doğru meseleler ve doğru davranışlar doğrultusunda yapıldığında kötü değil bilakis iyi bir yaptırım gücüdür. Zira bugün lgbt diyerek bayrak açabilenler karşısında mahallenin ahlakını korumak istemek ve neslimin devamını düşünüyor olmak özgürlüğüne sahip değil miyim? Sahibim. Onlar özgür mü peki? Hayır. Çünkü hem kendileri hem toplum adına onları ve toplumu korumak adına onların yanlış yaptığını önce onlara kabul ettirmek ve onları bu işten vazgeçirmek zorundayız. Zira merkeze aldığımız Vahiy bize bunu söylüyor. 

O zaman İslam/Müslüman dediğimde sadece bireysel bir yaşam tarzından değil özgürce hareket etme hakkına sahip olabildiğim toplum düzenini kurabilmekten bahsediyor olmamız gerekiyor.


çok kafa ütüledik gece gece.

ziyadesiyle akademik bir yazı oldu gibi geldi

nasıl oldu ben de bilmiyorum. Yazarken biraz sıkıldım. Aman yazmasam mı dediğim de oldu. 

ama yazdım. 

benim özgürlük anlayışım şu şekildedir. :)

vesselam.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"güvendiğimiz dağlara kar yağmış değil."

beklentisiz bir bekleyiş

Siyah Pelerinli Bir Adam- Necip Fazıl Kısakürek