Karalama

 Esselam.

Bilmem kaçıncı zamanın şarkısı bilmem kaçıncı günümün sancısı.

Bugün konu yok, bugün başlık yok. 

Bugün sadece bir karalama bir yazmak isteği bir kendini anlama telaşı.

Evet telaş. Telaş. Bu kelime bana bir ateşi tutuşturma ve o ilk çıkan kıvılcımı hatırlatıyor. Telaş etmek de aslında bir nevi insanın içinde kaynayan ateşi söndürmek için hızlı hızlı hareket etmesi değil midir? Bilmem öyledir galiba. 

Derin bir iç çekiş. (Çektim- yalan değil)

İç çekmek (bununla ilgili bir twit görmüştüm neydi unuttum. Allah iç çekmeyi yarattı gibi bir şeydi sanırım.) 

İç çekmek ve gözlerini daldırmak. Bu iki şey insanın ruhunun dışarıya bir aralık bulup sızması gibi bir şey. Ruh ne haldeyse o iki anda işte o halden bir sızıntı oluyor. 

Konu buraya gelmişken :) benim halam çok çabuk dertlenir.  İşte hasta olursun dertlenir, zayıflamışsın der dertlenir, yemek götürürüm o kadar merdiven çıktım diye dertlenir. Birgün gözlerimi daldırmışım farkında da değilim. Onlarda öyle aralarında konuşurken Halam bir anda "Hilâl gözünü niye daldırdın ne düşündün" diye acı acı sordu. Ben de fark etmesine şaşırdım çünkü ben de fark etmediğim için kahkaha atmıştım. Yok demiştim öyle bir şey düşünmedim.  Oysa o anda fark etmiyoruz ama böyle bir ruhumuzdan bir şeyler sızıyor. Gözlerimizden dışarıya doğru. 

Acı acı dalıyor gözlerimiz ya da derin bir iç çekmesi. Öyle işte. 

İnsan kendini tanımanın telaşına kapılınca çok hata yapıyor olabilir mi? Ya da çok yangın çıkarıyor olabilir mi? Bu telaş sürekli bir şeyleri ateşe veriyor olabilir mi? Sürekli bir kıvılcım çıkarıyor olabilir mi? İnsan acaba evde yalnız kaldığında çakmakla oynayan o meraklı çocuk halini hiç terk etmiyor olabilir mi? 

Bilmiyorum. 

Bildiğim bir şey varsa. Yok ya bilmiyormuşum. 

Böyle dertlenmedim de gözümü daldırmak bir iç çekmek gibi düşünün öyle yazasım geldi. Kim psikolojik tahlil yaparsa yapsın bu arada. Başım üstüne. :) kızmam. Kızmıyorum zaten. Sadece yazdıklarımız bizim yüzde bilmem kaçımız. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"güvendiğimiz dağlara kar yağmış değil."

beklentisiz bir bekleyiş

Siyah Pelerinli Bir Adam- Necip Fazıl Kısakürek