Şerh

 Dün gece "hayatın romantik olmadığı" yönündeki twitlerime yazılan şerhtir.

Sırf bir iş yapıyor olmanın kendimi kandırmacasıyla bu yazıyı bilgisayardan yazıyorum. Yani üşenmedim, açtım yazıyorum.

bir yandan da şu parçayı dinliyorum. 

incecikten bir kar yağar

Hayat her alanında romantik ve gerçek olmayacak kadar güzel fikirlerin meydanı değil maalesef. Buz gibi bir gerçeklik var, her ne kadar kendine ait heyecanın, hayallerin, fikirlerin var olsa dahi yeri geldiğinde bunlardan vazgeçmen gerektiğini ya da terk etmen gerektiğini bir şekilde anlıyorsun. İşte bu anlayıştan sonra belki artık eskisi gibi olmayan şeyler oluyor.

Neden romantik değil diyorum. Değil çünkü.

Mesela ne istersin? Sorulsun bana bu. Ne isterim? diye. Ben şu anda öğrencilerimle olmak istiyorum mesela. Ama bu konuda elimden hiçbir şey gelmiyor. Elimden geleni yaptım mı bilmiyorum ya da yapıyor muyum onu da bilmiyorum ama hayalim olan ile gerçek olan arasındaki o farkı fark ettikçe artık yavaş yavaş o gerçekliğin sınırına çekiliyorsun.

Fırsatları değerlendirememiş olduğun o gün ki ruh halinden uzaklaşıyorsun.

Yine ne isterim diye sorulsun bana mesela? Evleneceğim. 

Yani isteğim o yönde. Bir yuva inşa etmek isteğindeyim. Yuva mı düşündüğümde aklımdan geçenler de var elbet fakat 22 yaşımda istediğim yuva ile şimdiki arasında bir gerçeklik farkı var. Ben 22 yaşındayken hayatı hesaba katmamışım. Bir hayal dünyasında bir adam inşa etmişim belki kendime. Şimdi bunu aradım mı hayır aramadım. O zaman ki duygularım sevgi üzerineydi. Nasıl dersek. İşte ben bu adamı seviyorum ve uygun da biri neden bir yuva kurmayalım gibi düşünüyordum. Buradaki "uygunluk" dindar ve dininde dikkatli, şiirden anlar, :) bir derdi de var elbet Müslümanca düşünceler üzerine...ama bu adam sorumluluk sahibi mi gibi düşüncelerin olmuyor haliyle çünkü sen de tam anlamıyla sorumluluk sahibi değilsin. Sorumlu olduğun tek şey fikirlerin ve duyguların o yaşlarda.

22 yaşımdayken hayat çok romantikti. Ve ben de çok romantiktim. 

Fakat hayatın içine girdiğinde "bu böyle olmaz" denen bir tokat var ya da duvar işte o çarpınca...

Mesela "aradığını bulmak" derler ya ne kadar doğru tabir olur bilmiyorum ama insan ilerledikçe aradığı şey de mi sıkıntı var, kendinde mi sıkıntı var, bulduğu mu sıkıntılı bunu idrak edemiyor.

Ulan günün sonunda oturunca diyorsun ki, ben ne istiyorum benim karşımda ne var.

Bizim için (kadınlar) şu bir gerçek. Ben karşımdaki insanla ama eşim olacak insanla oturduğumda aynı şeyleri konuşabilmeliyim. O yüzden hep daha önde, daha çok bilen biri olsa diyorsun. Ama şu gerçeği ıskalıyoruz. Belki oturup konuşamayacak kadar iletişim becerisi düşük biri olacak mesela bu da bir gerçek. Bütün bunların hepsi bir denklem. Hayat sana diyor ki hayat da demeyelim ya Yaradanımız hayatın içinde bize şunu söylüyor sanki; neyi hesap edersen senin o hesaplarını yıkmakla baş başa bırakırım. 22 yaşında hesapsız, hayalle hareket edebiliyor olmak hata payını artırıyorken, 29 yaşına geldiğinde de hesap ederek yaptığın hata payın da değişmiyor sanki. Yani hata yapıyor olmak değişmiyor sanki.

Çok değişik hiçbir şeye vakıf değiliz. An'da da kalamıyoruz. Geçmişe dönemiyoruz. Geleceğe gidemiyoruz.

Hayat, aşk, kişiler, kurumlar, salt romantikliği kabul etmiyor. Bu duygusuz olmak demek değil elbet. Fakat gerçekçi olmak diyelim buna. 

Mesele gerçekliğin içinde bir hayal inşa etmek sanki.

Bilmiyorum.

Şunu eklemeyi nasıl unuturum. 

Neden bunları yazdım aslında. 

Allah razı olsun okuyan bazı arkadaşlar mesaj atıyor, beğenilerini dile getiriyor,hatta tanımak/tanışmak isteyen bile oluyor.

Çünkü zihinlerde bir "kişi" inşası oluyor. Ben şunu belirtmek istiyorum. Ben burayı iç dökmek için kullanıyorum ve fikirlerimle konuşabilmem için var bu yer. Evet link de atıyorum çünkü bazı arkadaşlarım takip de ediyor biliyorum. Fakat hepsinden öte açıp girdiğimde her bir yazıda bir Hilal ile karşılaşıyorum ve değişimimi seyrettiğim oluyor. Şimdi çok önceden ya da yakın önceden yazdığım yazılarla bu yazıdaki Hilal aynı değil. Onu diyorum işte. Bugün daha gerçekçi bir Hilal var. Yazıyorum ki bu da burda dursun. Mesela önceki yazılarımda kimin okuduğunu çok merak ediyormuşum ama şimdi hiç umrumda değil. Kim okuyorsa okuyor banane diyorum. Aslında bundan bahsediyorum.

Bir gerçekliğe evriliyorsun işte. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

beklentisiz bir bekleyiş

Taşınan Toplum ve Toplumun Taşıdıkları

MUHSİN